Ömer Fahreddin Türkkan
Ömer Fahreddin Türkkan, Namıdiğer "Medîne Müdâfii", "Türk Kaplanı", "Çöl Kaplanı", "Medine Kahramanı" 1868 yılında bugünki Bulgaristan'ın o dönemde Osmanlı Devletinin Tuna vilayetine bağlı bir sancak olan Rusçuk şehrinde doğdu. 22 Kasım 1948 tarihinde bir tren yolculuğu sırasında Eskişehir yakınlarında kalp krizi geçirerek vefat etti. Vasiyeti üzerine Aşiyan Mezarlığına defnedildi.
Özellikle I. Dünya Savaşı sırasında çıkan Şerif Hüseyin İsyanı'nda zor şartlar altında Medine'de yönettiği iki yıl yedi ay süren Medine Müdafaası ile tanınmaktadır.
Asıl adı Ömer olan Fahreddin Paşanın babası Tuna Vilayeti Posta ve Telgraf Müdürü Mehmed Nahid Efendi, annesi Bali oğullarından (Akıncı ailesi, Malkoçoğullarından) Fatma Adile Hanım’dı. Soyadı kanunundan sonra “Türkkan” soyadını alan Fahreddin Paşa, babasının yanında görevli olan Fransız mühendislerinden Fransızca ve matematik dersi aldı. 1877-1878 (93 harbi) Osmanlı-Rus savaşlarından sonra ailesiyle birlikte İstanbul'a geldi. ( Rumeli vilayetleri işgal edildiğinden ) İstanbul’a geldiğinde henüz 9 yaşındadır. 17 yaşındayken başladığı Harbiye’ye başladı. Babasının aldığı fotoğraf makinesinin etkisiyle Pera (Beyoğlu) da Febüs fotoğrafhanesinden dersler aldı. 1888’de İstanbul Harp Okulu’nu, 1891’de “Erkân-ı Harbiye’yi bitirdikten sonra 1891'de kurmay yüzbaşı olarak Osmanlı ordusuna katıldı. Fahreddin Paşa sırasıyla : Erzincan , İstanbul, Tekirdağ, Edirne’de çeşitli askeri görevlerde bulundu. . Erzincan’da iken 4. Ordu Müşiri Zeki Paşa’nın yeğeni, Süvari Ferik Ahmet Paşa’nın kızı Ayşe Sıdıka Hanımefendiyle (1884-1959) 1900 yılında evlenmiştir.
1906 ‘da Türk-Rus sınırı Tahdit komisyonu Başkanlığı görevindeyken Yarbay’lığa(Kaymakam) terfi eder. 1908'de Meşrutiyet'in ilanından sonra, İstanbul Selimiye'deki 1. Nizamiye Tümeni Kurmay başkanlığına tayin oldu. 1910'da Kurmay Albay (Erkanı Harp Miralay)lığa terfi ederek Tekirdağ'daki 2. Kolordu kurmay başkanlığına getirilir. 1911 yılındaki Türk-İtalyan harbi (Trablusgarp) gibi çarpışmalarda bulunduysa da, adını duyurması Balkan Harbi (1912-1913) sırasında oluyor. Balkan harbinde, Çatalca savunmasındaki başarısıyla dikkati çekti. 2.Balkan Harbinde de 22 Temmuz 1913’da Enver Paşa öncülüğünde Edirne'ye giren ilk askeri birliğe komutanlık etti. Birinci Dünya Savaşı’na girildiği zaman Miralay(Albay) rütbesiyle 4. Ordu’nun , 12. Kolordu kumandanı olarak Musul’da görev yapan Fahreddin Paşa, 1914’te Mirliva(tuğgeneral)liğe terfi etti. 1915 ‘te Dördüncü Ordu komutanı olarak vekaleten tayin olan Paşa, Urfa, Zeytun, Haçin ve Musa dağına Ermeni isyanlarını bastırmakla hem de tehcire tabi tutulan Ermeniler'i bölgeye yerleştirme işiyle görevlendirildi. Arabistan yarımadasındaki hareketlenmeler üzerine yeni görev yeri Hicaz olarak tayin edildi. 4. Ordu kumandanı Cemal Paşa, 28 Mayıs 1916’da Fahreddin Paşa’yı Medine’ye Hicaz Kuvve-i Seferiyesi komutanı olarak gönderdi.
MEDİNE MÜDAFAASI
Sultan II. Abdülhamid döneminde İstanbul'da tutulan Şerif Hüseyin, II. Meşrutiyet'in ilanıyla İttihat ve Terakki Yönetimi tarafından Mekke Şerifi olarak Hicaz'a gönderildi. Haziran 1916'da, İttihat ve Terakki Yönetimin'nin Türkçülük politikalarını öne süren Şerif Hüseyin isyan etti. Paşa, Şerif Hüseyin’in isyan gerekçesi olarak İttihatçı Hükümetini suçlamasını ve Osmanlı’yı İngilizlerin yanında olmak varken karşı safta savaşa sokmasını eleştiren beyannamesine karşı bir cevap yayımladı. Şerif Hüseyin’in şahsında tüm işbirlikçilere ibret olan beyannamede Fahreddin Paşa şöyle diyordu:
"Tarihi ve milli düşmanlarımız ve bunların işbirlikçileriyle hayat ve memat meselesine atıldığımız bir zamanda, İslam’ın güçlerini bölerek Müslümanlar arasında kan dökülmesine sebep olan asilerin bize
hâlâ Müslümanlıktan ve İslam birliğinden söz etmesi hayret vericidir. İslam âleminin mevcudiyeti ve bekası için cihad ilanına mecbur kalmış olan devletimiz yanında; Cezayir, Fas, Trablusgarp, İran, Hindistan ve Rusya Müslümanlarının can verdiği şu tarihi günlerde, İslam’ın beşiği olan kutsal toprakları, Hazreti Peygamber’in mukaddes kabrini İngilizlere çiğneten, altın ve paraya ibadet eden bu hainlerden her şey umulur."
İsyanda, İngiltere'nin irtibat subayı olarak uzun yıllar Arap Yarımadası'nda casusluk faaliyetleri yürüten Thomas Edward Lawrence'ın gayretleri büyük yer tutmaktadır. Kuşatmadan kısa süre önce, isyancıların Medine'ye de saldıracağını öngören Fahrettin Paşa, şehirdeki bütün kutsal emanetleri gizlice İstanbul'a gönderdi.
İngilizler'in her konuda destek verip takviye ettiği ve çoğu düzensiz Bedevi milislerden oluşan Haşimi Ordusu, sırasıyla Cidde, Mekke, Taif, Yanbu ve Akabe şehirlerini ele geçirerek Medine'nin merkezle olan bağlantısını kesti ve şehri kuşatma altına aldı. Ardından Medine'ye saldıran isyancı birlikleri Osmanlı Ordusu'nca geri püskürtüldü. Bu yenilgiden sonra isyancılar, bir daha cephe savaşına girişmediler. Ayrıca Medine'de askeri bir kuşatma da kuramadılar. Ancak Medine'nin merkezle olan bağlantısının tamamen kopması ve isyancıların sabotaj faaliyetleri ve vurkaç tipi gerilla saldırıları sebebiyle Medine'deki Osmanlı garnizonu yerinden kıpırdayamadı, fiili bir kuşatma ile yüz yüze kaldı. 7 Kasım 1917'de Gazze, 26 Aralık 1917'de Kudüs düştü. Ardından 21 Eylül 1918'deki Nablus Muharebesi'nde Sina ve Filistin Cephesi'ni oluşturan 4., 7. ve 8. Ordular dağıldı. Böylece Filistin Cephesi tamamen çöktü ve Medine garnizonunun Osmanlı Ordularıyla tekrar temas kurma umudu tamamen bitti. Kuşatmadan önce garnizonun ihtiyaçlarını karşılamak üzere yardım istenmişse de, imkansızlıklar bahane gösterilerek bu talepler reddedildi. Özellikle gıda ve sağlık imkanları kısa sürede tükenme noktasına geldi. Öyle ki garnizon teslim olduğunda Haşimi Ordusu'na geçen gıda malzemeleri yalnızca hurma ve kurutulmuş çekirgeden ibaretti. Ancak garnizon komutanı Fahrettin Paşa bütün olumsuzluklara rağmen Medine'yi teslim etmeye yanaşmadı. Bu araa art arda mağlubiyetler alan Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı'nı kaybetti; Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı ve antlaşma hükümlerine göre Osmanlı Orduları terhis edilmeye başlandı. Antlaşma haberi Medine'ye de gönderildi ve Fahrettin Paşa'ya ordusuyla birlikte en yakın İngiliz birliğine teslim olması emredildi. Ancak Fahrettin Paşa emri yerine getirmedi ve direnmeye devam etme kararı aldı. Yinelenen emirlere rağmen garnizon, antlaşmadan sonraki 72 gün daha direndi. Babıali Medine'yi teslime ikna edemediğinden İngiltere, kabine değişikliği istedi ve hükümeti düşürerek Ahmet Tevfik Paşa kabinesini kurdurdu. Ancak yeni kabinenin de Medine'nin teslimi konusundaki baskıları sonuçsuz kalınca İngiltere Osmanlı Devleti'ne nota verdi ve savaşa yeniden başlayacağını bildirdi.
Bunun üzerine Padişah VI. Mehmet'in bizzat ricası ve kendi subaylarının iknası sonucu Fahrettin Paşa 10 Ocak 1919'da Medine'yi teslim etti. Böylece Medine'deki Osmanlı garnizonu, silah bırakan son ittifak devletleri muharip birliği oldu ve I. Dünya Savaşı fiilen sona erdi.
Medine Kuşatması'ndan sonra savaş esiri olarak önce 27 Ocak 1919 tarihinde savaş esiri olarak Yenbu`da bir İngiliz destroyerine bindirilerek Mısır’a götürüldü. 6 ay Kahire`de İngilizlerin Kasır-el-Nil kışlasında tutuklu kalmıştır. Daha sonra da 5 Ağustos 1919 tarihinde Malta'ya sürgün edildi. Sürgün sırasında savaş suçlularını yargılamak üzere İtilaf Devletleri tarafından İstanbul'da kurulan Kürt Nemrut Mustafa Paşa Divân-ı Harbî adı verilen mahkemece ölüme mahkûm edildi.
Malta’nın Fort Salvatore kışlasında 2 yıl 33 gün tutuklu kaldı.( 8 Nisan 1921’ e kadar). Bu süre zarfında İngilizce öğrendi ve İngilizlerin zorlamasına rağmen sırtındaki üniformayı çıkarmadı “Ben bu elbiseyi Harbiye’den mezun olduğumdan beri çıkarmadım” diyerek sürgün boyunca üniformalı bulundu.
Ankara hükümetinin çabaları ile İstanbul`dan buraya getirilen diğer savaş suçlularıyla birlikte kurtarılmıştır. 8 Nisan 1921’de Malta’dan kurtulan Fahreddin Paşa, İtalya(Roma) üzerinden Almanya’ya (Berlin) gitti. Berlin’de karşılaştığı Enver Paşa’nın daveti üzerine Rusya ‘ya (Moskova) gitti ve İslâm İhtilâl Cemiyetleri İttihadı Kongresi’ne katıldı(=Rusya Müslümanları kongresi). Daha sonra Batum üzerinden gelip Sarp (Maradit) sınır kapısından Türkiye’ye girdi(Doğu Cephe Komutanlığı sahası-Kars/Ardahan). 2 Ağustos 1921’de Kazım Karabekir Paşa tarafından merasimle karşılanan Fahreddin Paşa, Kars`taki 12. Tümen`le Fahreddin Paşa, Sakarya Savaşı`na katılmak üzere 20 Ağustos 1921 de Erzurum`dan Ankara’ya – Batı Cephesine hareket etmiş ise de, Sakarya Savaşı 23 Ağustos 1921 de başlamıştı. Bu tümenle ortalama 1200 km lik karayolunu katederek Ankara’ya geldiklerinde ise Sakarya`da savaşı kazanılmış bulunuyordu.( 24 Eylül 1921’de Ankara’ya geldi ) Batı Cephesi karargahında Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ile görüşerek askeri bir görev talep etmiştir. (Söz konusu Kafkas tümeni 1922 de Büyük taarruz ve Başkumandan Meydan Muharebesine ancak katılabilecektir) Başkomutan Müşir Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından Güney Cephesi'nde Fransız Ordusu'na karşı savaşan Türk kuvvetlerini birleştirmekle görevlendirildi. Fransızlarla Ankara Antlaşması'nın imzalanmasıyla güneyde savaş sona erince 9 Kasım 1921 tarihinde TBMM tarafından Kabil Büyükelçiliği'ne atandı.
Fahreddin Paşa Kabil’deki Büyükelçilik görevindeyken, Türk – Afgan dostluğunu geliştirdi,Kızıl orduyla(Ruslarla) çarpışan ,Başkırdıstan Cumhurbaşkanı Zeki Velidi Togan’ a çeşitli yardımlarda bulundu. 12 Mayıs 1926’da Türkiye’ye dönen Paşa, 31 Aralık 1929’da memuriyet hayatına başladı. Önce Askeri Yargıtay Divanı Üyeliğine, ardından Askeri Yargıtay Divanı İkinci Başkanlığına tayin edildi. 5 Şubat 1936’da Korgeneral'likten emekli oldu.
Fahreddin Paşa, soyadı Kanunuyla(1935) “Türkkan” soyadını aldı.
22 Kasım 1948’de trenle; İstanbul’dan Ankara’ya giderken, Eskişehir yakınlarında kalp krizinden vefat etti. Vasiyeti üzeri Rumelihisarı’ndaki Aşiyan Mezarlığında toprağa verilmiştirKabrinin kitabesinde : “1914-1918 Birinci Cihan Harbi’nde Medine’nin Kahraman Müdafii Ömer Fahreddin Paşa, burada yatıyor” yazmaktadır.
Not: Çeşitli kaynaklardan derlenmiş olup, hata, eksik yada fazla bir tespitiniz olup delili ile iletirseniz gerekli düzeltme yapılacaktır.
Kaynaklar:
0 yorum:
Yorum Gönder