.

Sabri EROL. Blogger tarafından desteklenmektedir.

13.4.22

Etiketler : ,

Ne Olacak Bu Gıda Enflasyonu

 Ne Olacak Bu Gıda Enflasyonu

Her geçen gün gıdaya erişim zorlaşırken medyanın topu taça atması bu yazıyı yazmamda etkili oldu açıkçası. Yazı içeriğinde işte patates yüzde bilmem kaç arttı makarna şu fiyata oldu gibi rakamlara boğup algıyı değiştirmeden gıdada yaşanan sıkıntının kendimce nedenlerini sıralayacağım. Bu yazı bir yatırım tavsiyesi olmadığı gibi bilimsel bir çalışmanın sonucu da değildir.



Medya ve ekonomistlerin üzerinde durduğu konu tedarik zinciri, nakliye gideri maliyetlerin son satış noktasıyla üretici arasında farkın temeli olduğu konusu tam anlamıyla doğru olmadığını düşünüyorum.

En büyük ve acilen müdahale gereken ama açıkçası müdahale edilmesinden umudum olmayan nokta malesef tarım alanlarının giderek daralması. Malesef şehirlerimizi daha meyilli araziler yerine düz ova gibi verimli tarım alanlarına kurmayı tercih ediyoruz. Altyapı sorunlarının daha az yaşanacağı ülkemizin gerçeklerinden deprem yönünden genellikle daha güvenilir olan meyilli taşlık alanlarda ev fiyatları daha düşükken ovaya yapılmış bir evin fiyatı daha yüksek olmakta para yok para yok diyen milletimize ne hikmetse pahalı olan cezbedici gelmektedir. Bugün büyük üretimlerin yapıldığı tüm ovalarımız yapılaşma baskısıyla karşı karşıyadır.
Tarım alanlarının daralmasından sonra acilen müdahale edilmesi gereken ama yine müdahaleyi ummadığım nokta nüfus. İş yaşamının yoğun olduğu, tüketici toplumu gibi adlandırılan bölgelere baktığımızda nüfus kısmen planlı geçim derdi de sebebiyle ortalama 2 veya 3 çocuk hatta 1 çocukla sürerken, özellikle tarımsal üretimin daha az olduğu (mevsim kaynak, tembellik kaynaklı) bazı bölgelerimizde ise çocuk sayısı 6-7-8 gibi rakamlara ulaşmaktadır. Bu sayılara özellikle son yıllarda artan göç de eklendiğinde artık ülkemiz üretimi mevcut nüfus için yeterli olsa bile aynı bolluk olmadığı  için fiyatlara yansımasına sebep olmaktadır.
Diğer bir başlık israf. Her geçen gün teknolojiyle buzdolaplarımızın kalitesi yükselse bile, gıdaların buzdolabımızdaki ömrünü uzatsak bile bu sefer buzdolabına güvenerek tüketilecekten fazla alışveriş yapma alışkanlığı gelişmekte buzdolabında beklenen sürede uzadıkça da gıdanın çöpe gitme ihtimali artmaktadır. Evsel tüketimden kaynaklı israf belki önceden küçük görünse de artan nüfusla beraber hane sayısının artmasını düşünürsek israfta buna paralel olarak artmaktadır. Yine nüfusa bağlı evin dışında yemek tüketim yerlerinin (Lokanta, büfe, kafe vb) artması da israfı dükkan sayısının artmasına paralel olarak arttıracaktır. Bu arada bu yemek satış yerlerinin sayısının artması başta rekabet koşulları sebebiyle fiyata olumlu yansıyacak gibi görünse bile gıdaya ulaşım azaldığı için oluşacak mala erişim rekabeti sebebiyle fiyatları etkileyecektir. Nitekim devletimiz de zaman zaman bu sebeple sadece toplu tüketim yerlerine özel et ithalatı yaparak piyasayı dengelemeye çalışmıştır. Buralara yapılacak müdahalenin şekli sözleşmeli çiftçilikten geçirilmeli, kooperatiflerin ve üreticinin direk bu noktalara satışının önü açılması halinde çiftçinin alacağı bedelde artış sağlanırken bu gibi esnafın da tedarikinde maliyette azalma olacaktır. Buradaki handikap malesef üreticinin miktar ve kalitede devamlılığı sağlayabilmesinden geçmektedir. Kurumsal bir yapıya ulaşabilmiş kooperatiflerde sorun olmayacaktır ancak ülkemiz gerçeği bu seviyede bir kooperatifleşmenin olmamasıdır.
Ve son başlığım Zincir Marketler. Evimizin yakınında bir BİM veya A101 olması hepimizin istediği birşey ama bunun sonuçlarını da iyi görmek gerekiyor. Bugün hemen hemen her ilin hemen hemen her mahallesinde 1den çok şok, bim, a101 veya migros vb zincir mağazalar ile yerel zincir ve ferdi marketler bulunmakta ve bu marketlerin tamamında sebze ve meyve satış yeri bulunmaktadır. Şok'un 8125i aşan, A101in 11.000i aşan BİMin 8400ü aşan marketiyle ülkemiz zincir marketler istilası uğramış gibi. Daha düne kadar her mahallede 2-3 küçük bakkal ve il veya ilçe genelinde belki 1-2 tane büyük market ile tüketim alışkanlıklarımız şekillenirken günümüzde sokağımızın her iki başında 2-3 orta büyüklükte market sayılarına ulaşılmıştır. Buda yetmedi bu marketlere taze sebze ve meyve satış izinleri verildi. Bu kadar çok market demek o kadar çok dolması gereken raf demek. Bazen sosyal medya görüyoruz falanca market çöpe bozulan/tüketim tarihi geçmiş tavukları attı, peynirleri attı diye. İşte bu kadar çok marketin sonucu bu. Tüketicilerimiz son kullanma tarihi konusunda artık eskisi gibi cahil değil. Ürünün tarihine bakmayı biliyor ve buna göre seçiyor doğal olarak da tüketim tarihine bakarak en tazeyi seçiyor. Dolayısıyla önceki partiden gelen mal genellikle veya tedarikte bir aksaklık olmazsa çöpü boyluyor. Bunu 1 paket yumurta olduğunu düşünün ve market sayısıyla çarpın israfın veya gıda zaiyatının büyüklüğünü görün. Tabi bu arada israf bir yandan gıdanın fiyatını arttırırken, bir yandan da gıda bu kadar çok satış noktasına dağılması nakliye maliyetini arttırması sebebiyle de fiyatı artmaktadır. Yani algıdaki gibi nakliyeye bağlı maliyet artışı aslında ürünün satışın olacağı ile olan naklinden çok il veya ilçe içindeki dağıtımından kaynaklanmaktadır.
İşte burada yapılması gereken özellikle zincir marketlerin yaş sebze ve meyve satışı yasaklanmalı yada kısıtlanmalıdır. Yaş sebze ve meyve satış noktaları arasında belli bir mesafe kuralı getirilerek satış noktası sayısı azaltılması halinde hem ürün zaiyatı hem nakliye masrafı azalacağından fiyatlar aşağı inecektir inancındayım. 13.04.2022 Balıkesir




0 yorum: